Rengarenk deniz camları, hayata kırık cam parçaları olarak başlarlar; bazen zarar görmüş bir sofra takımı, ya da içilip fırlatılmış boş bir şişedir başlangıç noktaları.
Belki de Titanik’teki kemancının notalarına şahitlik ettikten sonra gemi enkazından ayrılmış olanlardır kimileri.
Okyanusa düşen parçalar, keskin kenarları yumuşayana ve yuvarlanana kadar dalgalarla dans ederler. Çoğu zaman salsa misali haşin bir danstır, bazen durgun sulardaki valstir yaptıkları.
Tuzlu su, kavrayıp kayaların kucağına atıverdikçe deniz camlarını, doğal buzlu cam olarak yeniden doğarlar. Karakteristik doku ve şekillerine ulaşabilmeleri için denizler altında 9-10 yıldan fazla zaman geçirmeleri gerekir.
Cam yapımında kullanılan soda ve kireç, yüzeylerindeki minik çukurlarda deniz suyundaki bileşiklerle reaksiyona girerek,
cama "köpüklü" bir görünüm veren yeni mineral birikintileri oluşturur.
Sonunda kaygan yüzeylerini terk ederek buzlu bir görünüm kazandıklarında bizim dikkatimizi çekmeyi başarırlar.
Artık alelâde bir cam kırığı değil, şahane renklere bürünmüş deniz camlarıdır onlar!
Yeşili, mavisi, beyazı bazen turuncusu, L'ea Koleksiyonları'nın parçası olmak için can atar; küpe, kolye, yüzük ya da şık bir broş halinde ikinci hayatlarına başlarlar.
Deniz camları dünyanın her yerinde bulunabilir, ancak Kaliforniya, İskoçya, Hawaii, Dominik Cumhuriyeti, İtalya ve Güney İspanya sahilleri deniz camları, şişeler, mermerler ve çanak çömlek parçaları ile ünlüdür.
Onları bulmak için en iyi zamanlar med-cezir ve fırtına sonrası günlerdir. O günlerden birinde kumsalda yürüdüğünüzde, değerli taşlar kadar güzel parlayıp size göz kırpan deniz camlarını toplayıp cebinize koyun. Yol boyunca deniz kızlarının melodileri size eşlik edecektir.
Comments